Milliyetçi Hareket Partisi Lideri, Devlet BAHÇELİ’nin öncülüğünde Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sayın Ahmet Yiğit Yıldırım’ın katılımlarıyla Kızılcahamam’daki Ülkücü Şehitler Anıtı’nı ziyaret ettiler.
27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma Günü
Bir faninin kendini manada nasıl aştığını anlamak, ülküsünü milletiyle buluşturmak için nasıl çaba sarfettiğini görmek ve fitnenin kuşatmasını yarmak için ne denli gayret gösterdiğini fark etmek için ülkücünün hayatına bakmak yeterlidir.
Bir ülke uğruna, bir Ülkü uğruna mukaddes bir amaç yolunda candan vazgeçmek fedakarlıkların en büyüğüdür.
Bağımsız ve onurlu yaşayabilmemiz için herbiri bir bayrak gibi Türk milletinin gönlünde yer eden şehitlerimizin üzerimizdeki hakları sorumluluklarımızı daha çok artırmaktadır.
Biz gücümüzü milletimizden, ilhamımızı tarihimizden, inancımızı değerlerimizden ve kudretimizi mücadelemizden alan büyük ve köklü bir hareketin temsilcileriyiz.
Ülkücülük şahsi bir istikbalin kenar süsü değildir. Şartlar gereğince genişleyip daralan düşünce sistemi değildir.
Ülkücülük bir şuur,vatan, millet, iman, Türklük ve aydınlık gelecek demektir.
Ülkücü hiçbir zaman çağının kalıplarına sığmamış,döneminin kısır döngüsüne hapsolmamıştır.
4 Ocak 1968 soğuk bir kış gününde, Ülkü davamızın ilk şehidi 22 yaşındaki Ruhi Kılıçkıran’la başlayan şehadet zinciri elden ele gönülden gönüle bedenden bedene taşınan mukaddes bir emanet gibi nice kahramanımıza ulaştı.
8 Haziran 1870’de şehit olduğunda 36 saattir aç oldugu anlaşılan Yusuf İmamoğlu’nun adanmışlığı asla unutulmamalıdır.
23 Kasım 1970’te, işkencelerden yılmayan ve doğru bildiği davasından taviz vermeyen Dursun Önkuzu’nun direnişi elbette bizim manevi güç kaynaklarımız arasındadır.
Girdikleri meşakatlerle dolu yolda Türk milletinin her değerini sahiplendiler, bayraklaştırdılar.Her biri Meta Han’da buldukendisini.
Ötüken’de soluklandılar, Orhun’un kaynağından içtiler, Semerkant’ta, Tebriz’de, İsfahan’da, Viyana’da, Adriyatik kıyılarında düşlerini gezdirdiler.
Çin sarayını basan Kürşat’ın kırk yiğidini örnek aldılar. Seyit Onbaşı oldular, 150 okkalık top mermisini omuzladılar. Yahya Çavuş oldular, Çanakkale’de ayağa kalktılar.
Destan oldular, fetihleri müjdelediler. Bayrak oldular gönderde dalgalandılar, marş oldular dillerden düşmediler.
Şehit oldular, Türk milletinin manevi varlığında ülkülerini buluşturdular.
Peygamberimizin tebliğine samimiyetle bağlandılar.
Ziya Gökalp Bey’de irfanlarını, Ahmet Arvasi Bey’de fikirlerini, Nihal Atsız Bey’de heyecanlarını, Dündar Taşer Bey’de köklerini…
Galip Erdem Bey’de heveslerini, Erol Güngör Bey’de yöntemlerini, Başbuğ Türkeş Bey’de ise hedeflerini buldular ve zihinlerine nakşettiler. Milliyetçiliğin derin mensubiyetini şuurla taşıdılar.
Bazen kör bir kurşun, bazen kahpe bir pusu, bazen de alçak bir idam sehpası onları bizden kopardı.
Selçuk Duracık’tan Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na ve de ismini sayamadığım tüm şehitlerimize verilmiş sözümüz, milli bekamızı muhafaza için içtiğimiz ant vardır.
Millet, devlet ve bayrak uğruna hayatlarını kaybetmiş kutlu dava yolcusu ülküdaşlarımızı, tüm aziz şehitlerimizi, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i bir kez daha minnet ve şükran hislerimle anıyor, Allah’tan hepsine rahmet diliyorum.
Kabirleri nur, mekânları cennet, ruhları şad olsun.
Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun.
27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma Günü’müz Kut’Lu Olsun.