Kırşehir HaberNet

KARAMANOĞULLARI ve KIRŞEHİR

KARAMANOĞULLARI ve KIRŞEHİR
REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
544 views
24 Ağustos 2020 - 15:53
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
“Bir dönem Kayseri, Çorum, Kastamonu hattının doğusunda kalan ve Sivas’ın merkez olduğu geniş bir saha…

Danişmendiye Vilayeti adını taşırken, Antalya, Alaiye (Alanya), Aksaray, Niğde, Akşehir ve Kırşehir gibi Konya’nın merkez olduğu bölge de “Yunan Vilayeti” adıyla tanınırken,

Sonradan Karamanoğulları adı geçen bölgenin vilayetlerini ellerine geçirince “Yunan” adı yerine “Karaman” adı verilmiş, Yunan Vilayeti sözü batarak, onun yerine Karaman Vilayeti ifadesi kullanılır olmuştur.”

1277’de Mısır-Suriye Türk Memlüklüleri Hükümdarı Baybars, Moğol İstilacı yönetimi altında kukla duruma düşen ve Anadolu’nun mali sömürüsü için sadece araç olarak kullanılıp tutulan Selçuklu devletinin ileri gelenlerinin ve Türkmen Beylerinin davetiyle Anadolu’ya yürüyordu.[1]

Selçuk devlet adamları için bir yandan Moğol itilasının boyunduruğu bir yandan Anadolu’ya yürüyen Baybars arasında dengeler çok hassastı.

Nihayet yolun sonuna yaklaşılıyor, 60 bin kişilik bir Memlük kıtası, Elbistan’a çıkageliyordu.

İşin aslı; cihanda mağlubiyet tanımayan Moğollar’ı yalnızca Kıpçak Türkleri’nin Mısır- Suriye’de kurdukları Memlük[2]İmparatorluğu ilk defa 1260’ta Ayn Câlût’te perişan etmiş, bu imparatorluğun başında bulunan Baybars, Haçlılar’a ve de putperest Moğollar’a karşı kazandığı zaferlerle, 1243 yılındaki Kösedağ savaşıyla gelen “Moğol istilası” altındaki Anadolu’yu Moğol zulmünden kurtulmak isteyenlerin umudu haline gelmişti.

KARAMAN BÖLGESİ, KARAMANOĞULLARI VE KIRŞEHİR.

“Bir dönem Kayseri, Çorum, Kastamonu hattının doğusunda kalan ve Sivas’ın merkez olduğu geniş bir saha, Danişmendiye Vilayeti adını taşırken, Antalya, Alaiye (Alanya), Aksaray, Niğde, Akşehir ve Kırşehir gibi Konya’nın merkez olduğu bölge de “Yunan Vilayeti” adıyla tanınırken sonradan Karamanoğulları adı geçen bölgenin vilayetlerini ellerine geçirince “Yunan” adı yerine “Karaman” adı verilmiş, Yunan Vilayeti sözü batarak, onun yerine Karaman Vilayeti ifadesi kullanılır olmuştur.”

1277’de Mısır-Suriye Türk Memlüklüleri Hükümdarı Baybars, Moğol İstilacı yönetimi altında kukla duruma düşen ve Anadolu’nun mali sömürüsü için sadece araç olarak kullanılıp tutulan Selçuklu devletinin ileri gelenlerinin ve Türkmen Beylerinin davetiyle Anadolu’ya yürüyordu.

Selçuk devlet adamları için bir yandan Moğol itilasının boyunduruğu bir yandan Anadolu’ya yürüyen
Baybars arasında dengeler çok hassastı. Nihayet yolun sonuna yaklaşılıyor, 60 bin kişilik bir Memlük kıtası, Elbistan’a çıkageliyordu.

İşin aslı; cihanda mağlubiyet tanımayan Moğollar’ı yalnızca Kıpçak Türkleri’nin Mısır – Suriye’ de kurdukları Memlük İmparatorluğu ilk defa 1260’ta Ayn Câlût’te perişan etmiş, bu imparatorluğun başında bulunan Baybars, Haçlılar’a ve de putperest Moğollar’a karşı kazandığı zaferlerle,1243 yılındaki Kösedağ savaşıyla gelen  “Moğol istilası” altındaki Anadolu’yu Moğol zulmünden kurtulmak isteyenlerin umudu haline gelmişti…

Bunu bilen Moğollar, işgal altında tuttuğu Anadolu’da zor dayatarak daha 1264’te Selçuk yöneticileriyle Memlüklüler’e karşı olmayı da içeren bir ittifak da sağlamışlardı.

Öte yandan, başta Karamanoğulları
ve Eşrefoğulları olmak üzere
Anadolu’da birçok beylik, Baybars’la doğrudan ilişki kurmuşlardı.

Baybars’ı başından sonuna kadar destekleyen ve Moğollar’a karşı sürekli isyan halinde olan beyliklerin başında Karamanoğulları geliyordu.

1277 Nisan’ında Kahire’den hareket eden Baybars, Halep ordusunu toparlayıp Anadolu’ya gelirken, tam da bu sırada Ermeniler, Memlük
ordusunun ilerlemekte olduğunu
Kırşehir kışlağında bulunan Toko
ve Tutavun Noyanlarına bildiriyordu.

Bahsi geçen Kırşehir kışlağı” “Malya Ovası” olup, bu kışlakta 30 bin Moğol
askerinin mevcudiyetinden bahsedilmektedir.

CACABEY; BAYBARS’ la SAVAŞMAK İÇİN  ELBİSTAN’A GİDİYOR !!

Kırşehir kışlağında bulunan bu Moğol komutanları, kendilerine ulaşan haber üzerine Kırşehir’den
Elbistan’a hareket etmişlerdir.

Kırşehir kışlağındaki Moğol askerleriyle birlikte Selçuklu veziri Pervane’nin başında bulunduğu Selçuklu kuvvetleri de harekete geçmiş.

O sırada Moğolların Kırşehir Beyi bulunan Nurettin Caca Bey de Tacik Aş

iretleri’nden birleşik bir kuvvetle bu orduya katılarak,
Baybars’la savaşmak üzere Elbistan’a gitmiştir.

Moğollar, bizzat Pervane’nin
Baybars’la öncesinde gizlice  mektuplaştıklarını bildiklerinden Pervane’nin ordusunu geriye alarak Gürcü ve Ermeni
kuvvetleri, ileri uçta mevzilendirmiştir.

Moğollar, bu savaşta 6700 civarında ölü ve birçok esir bırakarak dağlara kaçmışlar, bu savaşta çarpışmayan
Selçukluların birçoğu Baybars’ın ordusuna katılmış bir çoğu da gönüllü olarak esir olmuştur.

CACABEY BAYBARS’ a ESİR..

Moğol kuvvetleri, Selçuk kuvvetleriyle birlikte Baybars’a karşı yürümüş
Moğollar Selçuk kuvvetlerine itimat etmediklerinden, yalnız başına harbe karar vermiş.

Nisan 1277’de Moğollar tam anlamıyla bozgun yaşamış birçok kumandanları da dahil öldürülürken, bu esnada Selçuk kuvvetlerinin bir kısmı kaçarken bir kısmı da Baybars’a esir düşmüştür. Bu esirlerin arasında
Kırşehir Beyi bulunan Nurettin Caca
ve kardeşi de vardır.

Bu savaş, Moğollar için ezici bir yenilgi ile sonuçlanmış. Vezir Pervane’nin subaylarının büyük bir bölümü, oğulları da dâhil
Baybars tarafından tutsak alınmıştır.

BAYBARS:

“BEN YAĞMAYA DEĞİL, SELÇUK SULTANINI TATARLARIN ESARETİNDEN KURTARMAYA GELDİM.”

Nihayet Kayseri’de Selçuklu tahtına oturan Sultan Baybars burada fakîhleri, sofuları ve beyleri huzura çağırmış, tebrik edilip tahtı öpülmüş.

Kendi adına para basılmıştır. Bu para Memluk askerlerinin giyim, kuşam, yiyecek ve hayvan  yemi ihtiyaçlarında kullanılmış,

Baybars Kayseri’de “Ben yağmaya değil Selçuk Sultanını Tatarların esaretinden kurtarmaya geldim.” demiş.
Pervane’ de elçi göndererek Baybars’a tebriklerini sunarken
Karamanoğulları da itaatini arz etmişlerdir.

KARAMANOĞLU MEHMET BEY; AYNI YIL İÇİNDE KONYA’ YI BASIYOR

Karamanoğlu Mehmet Bey, Baybars’ın Anadolu’ya gelişini fırsat bilerek aynı yıl içinde 1277’de Konya üzerine yürüyordu.

KARAMANOĞULLARI; Eşrefoğulları
ve Menteşe’den yardım görerek Konya’ya saldırdıklarında
Memluk Sultanı Baybars’la doğrudan ilişki kurmuşlardı.

Moğollar’ın Kayseri’den Erzurum’a kadar olan bölgede 200 bini aşan insan katliamı, Karamanoğlu Mehmet Bey’in harekete geçmesine neden olmuş, “Siyavuş” adında bir şehzadeyi Hükümdar atayarak zapt ettiği
Konya’nın tahtına oturtmuştur.

Selçuknameler “Bu şehzadeyi II. İzzettin Keykavus’un oğlu değil” diyerek kabul etmemiş, bu yüzden de adını “Cimri” koymuşlardır.

Selçuknamelerin “Cimri Hadisesi” adını verdiği bu olay, kısa sürede büyümüş III. Gıyaseddin ile Fahrettin Ali, Moğollar’la işbirliği yaparak
Karamanoğlu Mehmet Bey’i ve kardeşini öldürmüşler.

Sonradan Germiyan Türkmenleri’nin yanına kaçan “Cimri” yi ayağına giydiği kırmızı çizmeden Hükümdar olduğunu anlayarak diri diri yüzmüşler, derisine de saman doldurmuşlardır (Haziran 1279).

KARAMANOĞLU MEHMET BEY, MUT OVASI’NDA MOĞOLLAR’IN ŞİDDETLİ OK YAĞMURLARI ALTINDA ÖLDÜRÜLÜYOR

Moğollar’ın Konya üzerine geldiğini duyan Karamanoğlu Mehmet Bey, önce Konya’dan ayrılarak askeri hazırlıklara başlamış, sonra yeniden Konya üzerine yönelerek Mut Ovası’nda Moğollar’ın şiddetli ok yağmurları altında kardeşi ile birlikte öldürülmüştür.

KARAMANOĞLU isyanının bastırılmasından sonra başta Konya ve çevre bölge olmak üzere Moğol-Selçuklu ittifakı,
Karamanoğulları’na ve
Karamanoğluları’yla işbirliği yapan
Türkmenler’e karşı acımasız bir yıldırma hareketine girişmiştir.

“Cimri” olayında Konya halkının
Karamanoğlu Mehmet Bey’e karşı bir direniş içinde olmadığı görülürken
Konya valisinin Karamanlar’a
karşı şehrin savunmasında Ahiler’e güvenmediğini yine Claude’den öğreniyoruz.

Mustafa Akdağ, İbn Bibi’ye dayanarak aktardığı bilgilerde Ahiler’in,
Karamanoğulları’nın Konya’yı basması olayı karşısında takındığı tutum biraz daha aydınlanmaktadır.

SELÇUKLULAR’IN TARİHİNDE İLK KEZ TÜRKÇE’Yİ KULLANAN BİR DİVAN KÂTİPLİĞİ

GENEL / MAKALELER

1

KARAMAN BÖLGESİ, KARAMANOĞULLARI VE KIRŞEHİR.

BY ADNAN YILMAZ · 4 AĞUSTOS 2020

“Bir dönem Kayseri, Çorum, Kastamonu hattının doğusunda kalan ve Sivas’ın merkez olduğu geniş bir saha, Danişmendiye Vilayeti adını taşırken, Antalya, Alaiye (Alanya), Aksaray, Niğde, Akşehir ve Kırşehir gibi Konya’nın merkez olduğu bölge de “Yunan Vilayeti” adıyla tanınırken sonradan Karamanoğulları adı geçen bölgenin vilayetlerini ellerine geçirince “Yunan” adı yerine “Karaman” adı verilmiş, Yunan Vilayeti sözü batarak, onun yerine Karaman Vilayeti ifadesi kullanılır olmuştur.”


****

1277’de Mısır-Suriye Türk Memlüklüleri Hükümdarı Baybars, Moğol İstilacı yönetimi altında kukla duruma düşen ve Anadolu’nun mali sömürüsü için sadece araç olarak kullanılıp tutulan Selçuklu devletinin ileri gelenlerinin ve Türkmen Beylerinin davetiyle Anadolu’ya yürüyordu.[1]
Selçuk devlet adamları için bir yandan Moğol itilasının boyunduruğu bir yandan Anadolu’ya yürüyen Baybars arasında dengeler çok hassastı. Nihayet yolun sonuna yaklaşılıyor, 60 bin kişilik bir Memlük kıtası, Elbistan’a çıkageliyordu.
İşin aslı; cihanda mağlubiyet tanımayan Moğollar’ı yalnızca Kıpçak Türkleri’nin Mısır- Suriye’de kurdukları Memlük[2]İmparatorluğu ilk defa 1260’ta Ayn Câlût’te perişan etmiş, bu imparatorluğun başında bulunan Baybars, Haçlılar’a ve de putperest Moğollar’a karşı kazandığı zaferlerle,1243 yılındaki Kösedağ savaşıyla gelen  “Moğol istilası” altındaki Anadolu’yu Moğol zulmünden kurtulmak isteyenlerin umudu haline gelmişti…

Bunu bilen Moğollar, işgal altında tuttuğu Anadolu’da zor dayatarak daha 1264’te Selçuk yöneticileriyle Memlüklüler’e karşı olmayı da içeren bir ittifak da sağlamışlardı.
Öte yandan, Başta Karamanoğulları ve Eşrefoğulları olmak üzere Anadolu’da birçok beylik, Baybars’la doğrudan ilişki kurmuşlardı.
Baybars’ı başından sonuna kadar destekleyen ve Moğollar’a karşı sürekli isyan halinde olan beyliklerin başında Karamanoğulları[3] geliyordu.
1277 Nisan’ında Kahire’den hareket eden Baybars, Halep ordusunu toparlayıp Anadolu’ya gelirken, tam da bu sırada Ermeniler, Memlük ordusunun ilerlemekte olduğunu Kırşehir kışlağında bulunan Toko ve Tutavun Noyanlarına bildiriyordu.[4] Bahsi geçen Kırşehir kışlağı” “Malya Ovası” olup, bu kışlakta 30 bin Moğol askerinin mevcudiyetinden bahsedilmektedir.[5]

CACABEY; BAYBARS’LASAVAŞMAK İÇİN  ELBİSTAN’A GİDİYOR

Kırşehir kışlağında bulunan bu Moğol komutanları, kendilerine ulaşan haber üzerine Kırşehir’den Elbistan’a hareket etmişlerdir.
Kırşehir kışlağındaki Moğol askerleriyle birlikte Selçuklu veziri Pervane’nin başında bulunduğu Selçuklu kuvvetleri de harekete geçmiş, o sırada Moğolların Kırşehir Beyi bulunan Nurettin Caca Bey de Tacik Aşiretleri’nden birleşik bir kuvvetle bu orduya katılarak, Baybars’la savaşmak üzere Elbistan’a gitmiştir.
Moğollar, bizzat Pervane’nin Baybars’la öncesinde gizlice  mektuplaştıklarını bildiklerinden Pervane’nin ordusunu geriye alarak Gürcü ve Ermeni kuvvetleri, ileri uçta mevzilendirmiştir.
Moğollar, bu savaşta 6700 civarında ölü ve birçok esir bırakarak dağlara kaçmışlar, bu savaşta çarpışmayan Selçukluların birçoğu Baybars’ın ordusuna katılmış bir çoğu da gönüllü olarak esir olmuştur.

CACABEY BAYBARS’A ESİR..

Moğol kuvvetleri, Selçuk kuvvetleriyle birlikte Baybars’a karşı yürümüş Moğollar Selçuk kuvvetlerine itimat etmediklerinden, yalnız başına harbe karar vermiş Nisan 1277’de Moğollar tam anlamıyla bozgun yaşamış birçok kumandanları da dahil öldürülürken, bu esnada Selçuk kuvvetlerinin bir kısmı kaçarken bir kısmı da Baybars’a esir düşmüştür.[6]Bu esirlerin arasında Kırşehir Beyi bulunan Nurettin Caca ve kardeşi de vardır.
Bu savaş, Moğollar için ezici bir yenilgi ile sonuçlanmış. Vezir Pervane’nin subaylarının büyük bir bölümü, oğulları da dâhil Baybars tarafından tutsak alınmıştır.[7]

BAYBARS:

“BEN YAĞMAYA DEĞİL, SELÇUK SULTANINI TATARLARIN ESARETİNDEN KURTARMAYA GELDİM.”

Nihayet Kayseri’de Selçuklu tahtına oturan Sultan Baybars burada fakîhleri, sofuları ve beyleri huzura çağırmış, tebrik edilip tahtı öpülmüş. Kendi adına para bas

ılmıştır. Bu para Memluk askerlerinin giyim, kuşam, yiyecek ve hayvan  yemi ihtiyaçlarında kullanılmış, Baybars Kayseri’de “Ben yağmaya değil Selçuk Sultanını Tatarların esaretinden kurtarmaya geldim.” demiş. Pervane’ de elçi göndererek Baybars’a tebriklerini sunarken Karamanoğulları da itaatini arz etmişlerdir.[8]

KARAMANOĞLU MEHMET BEY; AYNI YIL İÇİNDE KONYA’YI BASIYOR

Karamanoğlu Mehmet Bey, Baybars’ın Anadolu’ya gelişini fırsat bilerek aynı yıl içinde 1277’de Konya üzerine yürüyordu.[9]
Karamanoğulları; Eşrefoğulları ve Menteşe’den yardım görerek Konya’ya saldırdıklarında Memluk Sultanı Baybars’la doğrudan ilişki kurmuşlardı.[10]
Moğollar’ın Kayseri’den Erzurum’a kadar olan bölgede 200 bini aşan insan katliamı, Karamanoğlu Mehmet Bey’in harekete geçmesine neden olmuş, “Siyavuş” adında bir şehzadeyi Hükümdar atayarak zapt ettiği Konya’nın tahtına oturtmuştur.[11]
Selçuknameler “Bu şehzadeyi II. İzzettin Keykavus’un oğlu değil” diyerek kabul etmemiş, bu yüzden de adını “Cimri” koymuşlardır.[12]
Selçuknamelerin “Cimri Hadisesi” adını verdiği bu olay, kısa sürede büyümüş III. Gıyaseddin ile Fahrettin Ali, Moğollar’la işbirliği yaparak Karamanoğlu Mehmet Bey’i ve kardeşini öldürmüşler. Sonradan Germiyan Türkmenleri’nin yanına kaçan “Cimri” yi ayağına giydiği kırmızı çizmeden Hükümdar olduğunu anlayarak diri diri yüzmüşler, derisine de saman doldurmuşlardır (Haziran 1279).[13]

KARAMANOĞLU MEHMET BEY,  MUT OVASI’NDA MOĞOLLAR’IN ŞİDDETLİ OK YAĞMURLARI ALTINDA ÖLDÜRÜLÜYOR

Moğollar’ın Konya üzerine geldiğini duyan Karamanoğlu Mehmet Bey, önce Konya’dan ayrılarak askeri hazırlıklara başlamış, sonra yeniden Konya üzerine yönelerek Mut Ovası’nda Moğollar’ın şiddetli ok yağmurları altında kardeşi ile birlikte öldürülmüştür.[14]
Karamanoğlu isyanının bastırılmasından sonra başta Konya ve çevre bölge olmak üzere Moğol-Selçuklu ittifakı, Karamanoğulları’na ve Karamanoğluları’yla işbirliği yapan Türkmenler’e karşı acımasız bir yıldırma hareketine girişmiştir.
“Cimri” olayında Konya halkının Karamanoğlu Mehmet Bey’e karşı bir direniş içinde olmadığı görülürken Konya valisinin Karamanlar’a karşı şehrin savunmasında Ahiler’e güvenmediğini yine   Claude’den öğreniyoruz.[15]Mustafa Akdağ, İbn Bibi’ye dayanarak aktardığı bilgilerde Ahiler’in Karamanoğulları’nın Konya’yı basması olayı karşısında takındığı tutum biraz daha aydınlanmaktadır.

SELÇUKLULAR’IN TARİHİNDE İLK KEZ TÜRKÇE’Yİ KULLANAN BİR DİVAN KÂTİPLİĞİ


Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya’yı bastığında halka hitaben yayınladığı ilk fermanda  “Bundan sonra divanda, dergahta ve bârgâhta (saray ve resmi daireler), mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır.”[16] demiştir.
Esasen Türkçe’nin bir “yönetim dili” olarak, 1277’de Konya’da hüküm süren Karamanoğlu Mehmet Bey’in girişimiyle oluşu dikkate değer bir yeniliktir.[17]
Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanı, Türkçe’nin Anadolu’da “yönetim dili” olması yönüyle bir ilktir.
Nitekim İslam tarihi uzmanlarından Claude Cahen bile bu konuda şaşkınlığını saklamamakta ve şöyle demektedir; “Bütün bunların arasında en çok şaşılacak şey ise, Türkmenler’in Arapça’yı ve hatta Farsça’yı bilmemeleri nedeniyle Rum’daki Selçuklular’ın tarihinde ilk kez Türkçe’yi kullanan bir divan kâtipliği kurmuş olmalarıdır.”[18]
İbn-i Bibi’nin “El Evamirü’l Alâ’iye Fi’l-Umuri’l-Alâ’iye” adlı eserinde bu olay şöyle anlatılmaktadır:
“Cimriyi şehre getirdiler. Devlethanede sultanların makamına oturttular… Ertesi gün Cimri’yi büyük bir ihtişam ve debdebe içinde çok sayıda serheng, sayısız çevgândâr, süslü candâr, silahdâr ve camedârla birlikte ata bindirip, şehrin etrafında gezmeye çıktılar. Dönünce divan kurdular. Her tarafa makam sahibi kimseleri ve taraftarlarını çağırmak için ferman çıkardılar. Bu günden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşmayacak diye karar aldılar. Birkaç gün işleri yolunda gitti. Vezirlik Karamanoğlu Mehmet Bey’e verildi…”

“TÜRKÇE’NİN RESMİ DİL İLAN EDİLMESİNE GİDEN SÜRECİN YEGÂNE DİNAMİĞİ BABA İLYAS’IN KURDUĞU VE FİLİZLENDİRDİĞİ OCAKTIR.”

Esasen Türçe’nin resmi dil olarak ilan

edilişi olayı doğrudan doğruya Karamanoğlu Mehmet Bey’le de sınırlı değildir.
Karamanoğulları’nın atası Nuri Sufi aynı zamanda bir Babai şeyhi olup, Aşıkpaşa’nın dedesi bulunan Baba İlyas’ın halifesidir. Dilleri saf Türkçe’dir. Baba İlyas’ın oğlu Aşıkpaşa’nın babası Baba Muhlis, bu hadiselerde etkin bir rol oynamıştır. Türkçe’nin dönemin resmi yönetimine karşı ayaklananlar tarafından resmi dil ilan edilmesine giden sürecin yegâne dinamiği Baba İlyas’ın kurduğu ve filizlendirdiği ocaktır. Bu yüzdendir ki, Kırşehirli araştırmacı Cevat Hakkı Tarım, “Meşhur Cimri vakasında Konya’yı zaptettikten sonra 1277 yılında çıkarttığı bir fermanla Türkçe’nin resmi dil olarak ilan edilişinin en büyük şeref payı Muhlis Paşa’ya ve Babailer’in karargahı olan Kırşehir’e düşer” der.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in; Kuran dili olduğu için medreseler vasıtasıyla vücut bulan Arapça’ya ve işlenmiş bir edebiyat dili olan Farsça’ya karşı tutumu Türkçe’nin vücut bulması doğrultusunda ilk siyasi çıkıştır. Zira söz konusu dönemde Arap, Fars ve Türk kültürleri arasındaki rekabet; Türkçe adlar yerine eski İran isimleri almaya başlayan, Şehnâmeler yazdıran, Farsça ve Arapça ünvanlar alan “Selçuk Sarayı”na karşı, kendi kültürlerine inatla sahip çıkan geniş Türkmen kesimleri arasındadır.[19]

KARAMANOĞLU MEHMET BEY’İN BU FERMANI, TÜRK KÜLTÜR TARİHİ BAKIMINDAN MÜHİM BİR HADİSEDİR.

Nitekim Sarı Saltuk menkibesi ayrıca Baba İlyas, Hacı Bektaş, Seyyid Mahmut Hayrani, Hacı İbrahim Sultan, Hacim Sultan, Ahi Evren, Seyyid Harun gibi şahsiyetler hakkında yazılan menâkip-nameler halk tarafından büyük ilgiyle okunurken, Fars edebiyatı Selçuk Sultanlarının destek ve himayelerinde büyütülmüştür.[20]
Karamanoğlu Mehmet Bey’in bu fermanı, Türk kültür tarihi bakımından mühim bir hadisedir ve konuşulması istenmeyen dilin Farsça olduğu muhakkaktır. Bu karar, herhalde yalnız Karamanoğlu Mehmet Beyin değil, o zaman sayısı epeyce fazlalaşmış bulunan aydın Türkler’in duygusunu ifade etse gerektir. Zira bu esnada Klasik Türk Edebiyatı da ilk mahsüllerini vermeye başlamıştır.[21]
XIII. yüzyılın sonu ile XIV. yüzyılın başlarında Anadolu Türk Edebiyatı açılıp serpilişe tanık olur. Küçük Asya’da Selçuk Devleti’nin yıkıntıları üzerinde Türk Beyliklerinin ortaya çıkışı, Türkleşmiş bir jeopolitik bütünlükle kültür ve düşünce etkinliklerinin gelişmesine de uygun şartlar doğurmuştur.[22]
İlhanlılar’ın çöküşünden sonra Anadolu’da mevcut Türkmen Beylikleri arasında Karamanlılar, etkin olduğu coğrafi saha ve tarihi rolü dolayısıyla Selçuklular’ın varisi gibi görünse de tarih Osmanoğulları’nı öne çıkartır.
Moğollar’a karşı mücadelenin başlıca temsilcileri olan Karamanlılar üççeyrek asırlık bir mücadele içinde korkunç zararlara uğramış, sık sık ezilmiştir. Ne var ki, etrafı diğer başkaca beyliklerle çevrili olduğundan genişleme şanslarını yitirmişlerdir. Bu duruma karşılık Marmara sahillerini fetheden ve hızla Balkanlar’a ayak basan Osmanlı Beyliği’nin zaferleri Anadolu’nun dört bir yanından gelen gaziler, âlimler, şeyhler, babalar ve dervişlerle desteklenmiştir. Başlangıçta Osman Gazi’nin Bizans’a ilerleyerek zaferler kazanması, Anadolu’da Gazi ruhunu canlandırmış, Moğol istilası altında ezilen geniş bir kesim Osmanlılar’a koşmuştur. Böyle olunca da Türkistan’dan başlayan Selçuklular ve Danişmentliler ile Anadolu’da gelişen cihat ruhu Bursa’da tekerrür etmiş, Osmanlılar bir Gazi devlet olup çıkmıştır.[23]
Tam da bu noktada bir Bizans Müverrihi Nicephorus Grigoras’ın “Moğollar’ın bu ülkeyi istilası onlara (Anadolu Türklerine) büyük bahtiyarlık getirdi” sözleri oldukça ilginç bir tespittir. Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidî Togan’ın aktardığı şekliyle bu Bizans Müverrihi şöyle demektedir:
“Türkler  (Selçuklular) Skitler (Moğollar) tarafından takim olunurken, kendileri de Rumlar’ı kovarak takip ettiler. Onlar (Türkler) Moğollar’ın önünden kadın gibi kaçtıkları halde Rumlar’a karşı kendilerini o nisbette erkek gösterdiler. Böylece Moğollar’ın bu ülkeyi istilası, bir felaketin, talihsizliğin sebebi olmadı, bilakis bu istila, onlara (Anadolu Türklerine) büyük bir bahtiyarlık getirdi. Böylece onlar büyük

kütleler halinde Paphlegonya ve Pamphilya’ya döküldüler ve Rumlar’ın ülkelerini yağma ettiler, çevrelerine toplanan erbaş ile birlikte yağmaya ve Bizans sınır köy ve kasabalarını tazyike başladılar.”[24]
Moğol işgali altında Selçuk Sultanlığına bir kukla durumuna düşmesi karşısında Moğollar’a dayanan Kılıç Arslan ve Muineddin Pervane’ye karşı sürekli isyan halinde bulunan  Karamanoğulları, birçokları tarafından masum sayılmıştır.
Selçuklu–İlhanlı iktidarını tutan ve mevcut nizamı meşru sayan devrin Vekayinâmecileri ve de Mevlevi kaynaklarının Karamanlılar aleyhinde kullandıkları aleyhtar ve tezyif edici ifadeleri çok mübalağalı bulmak lazımdır.[25]
Kaldı ki, Moğollar’ın Konya kuşatmasında Moğollar’a “sizi Allah gönderdi”[26] diyen Mevlana’nın Moğollar’a karşı mütemadiyen iyan halinde olan Karamanoğlu Türkmenleri’nin övmesi de beklenemez.
Nitekim Mevlevi Ulu Arif Çelebi açıkca Moğol taraftarlığı yapmıştır. Bu gelişmeler üzerine Karaman Beyi, Arif Çelebi’ye, “Komşu ve dost olduğun halde bizi değil yabancı olan Tatarlar’ı tutuyorsun” dediğinde Arif Çelebi’nin yanıtı, “Biz derviş kimseleriz ve Allah’ın iradesiyle devlet kime tefhiz edilmiş ise ona bakar ve iktidarının yanında yer alırız” olmuştur. Ulu Arfi Çelebi’ye göre, “Allah memleketi Selçuklular’dan Cengiz Hanlılar’a ısmarlamıştır.”[27]
Kırşehir ve yöresinde dolayısıyla eski Yunan vilayetlerinde etkin olan bir aile Karamanoğulları, Konya’da  kukla Selçuk Sultanlığı’na karşı isyan şampiyonu olmuş, Moğollar’a karşı Memlük Sultanlığı’na yakın siyaset izlemiş Selçuk Sultanlığı tasfiye edilmeden önce Moğollar’ın kanlı tehditlerine rağmen, itaate gelmeyerek sürekli isyanlarda kalmış ve nihayet Konya’yı zapt etmiş giderek Kırşehir ve Niğde’yi de “Karaman toprakları” içine katmıştır.[28]
Anadolu Selçuklu Sultanları, Türk  boylarıyla Anadolu’da ilk Türk Devletini kurmalarına karşın, İslamiyetin etkisiyle Arapça’ya, İran kültürünün etkisiyle Farsça’ya resmi dil gözüyle bakmışlar, kendi kavimlerinin dilini savsaklar duruma düşmüşlerdir. Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanı, bu duruma karşı Anadolu’da ilk eylemliktir.

“YUNAN” ADI YERİNE “KARAMAN” ADI…

Bir dönem Kayseri, Çorum, Kastamonu hattının doğusunda kalan ve Sivas’ın merkez olduğu geniş bir saha, Danişmendiye[29] Vilayeti adını taşırken, Antalya, Alaiye (Alanya), Aksaray, Niğde, Akşehir ve Kırşehir gibi Konya’nın merkez olduğu bölge de “Yunan Vilayeti” adıyla tanınırken sonradan Karamanoğulları adı geçen bölgenin vilayetlerini ellerine geçirince “Yunan” adı yerine “Karaman” adı verilmiş, Yunan Vilayeti sözü batarak, onun yerine Karaman Vilayeti ifadesi kullanılır olmuştur.[30]

GENEL / MAKALELER

1

KARAMAN BÖLGESİ, KARAMANOĞULLARI VE KIRŞEHİR.

BY ADNAN YILMAZ · 4 AĞUSTOS 2020

“Bir dönem Kayseri, Çorum, Kastamonu hattının doğusunda kalan ve Sivas’ın merkez olduğu geniş bir saha, Danişmendiye Vilayeti adını taşırken, Antalya, Alaiye (Alanya), Aksaray, Niğde, Akşehir ve Kırşehir gibi Konya’nın merkez olduğu bölge de “Yunan Vilayeti” adıyla tanınırken sonradan Karamanoğulları adı geçen bölgenin vilayetlerini ellerine geçirince “Yunan” adı yerine “Karaman” adı verilmiş, Yunan Vilayeti sözü batarak, onun yerine Karaman Vilayeti ifadesi kullanılır olmuştur.”

****

1277’de Mısır-Suriye Türk Memlüklüleri Hükümdarı Baybars, Moğol İstilacı yönetimi altında kukla duruma düşen ve Anadolu’nun mali sömürüsü için sadece araç olarak kullanılıp tutulan Selçuklu devletinin ileri gelenlerinin ve Türkmen Beylerinin davetiyle Anadolu’ya yürüyordu.[1]
Selçuk devlet adamları için bir yandan Moğol itilasının boyunduruğu bir yandan Anadolu’ya yürüyen Baybars arasında dengeler çok hassastı. Nihayet yolun sonuna yaklaşılıyor, 60 bin kişilik bir Memlük kıtası, Elbistan’a çıkageliyordu.
İşin aslı; cihanda mağlubiyet tanımayan Moğollar’ı yalnızca Kıpçak Türkleri’nin Mısır- Suriye’de kurdukları Memlük[2]İmparatorluğu ilk defa 1260’ta Ayn Câlût’te perişan etmiş, bu imparatorluğun başında bulunan Baybars, Haçlılar’a ve de putperest Moğollar’a karşı kazandığı zaferlerle,1243 yılındaki Kösedağ savaşıyla gelen  “Moğol istilası” altındaki Anadolu’yu Moğol zulmünden kurtulmak isteyenlerin umudu haline gelmişti…

Bunu bilen Moğollar, işgal altında tuttuğu Anadolu’da zor dayatarak daha 1264’te Selçuk yöneticileriyle Memlüklüler’e karşı olmayı da içeren bir ittifak da sağlamışlardı.
Öte yandan, Başta Karamanoğulları ve Eşrefoğulları olmak üzere Anadolu’da birçok beylik, Baybars’la doğrudan ilişki kurmuşlardı.
Baybars’ı başından sonuna kadar destekleyen ve Moğollar’a karşı sürekli isyan halinde olan beyliklerin başında Karamanoğulları[3] geliyordu.
1277 Nisan’ında Kahire’den hareket eden Baybars, Halep ordusunu toparlayıp Anadolu’ya gelirken, tam da bu sırada Ermeniler, Memlük ordusunun ilerlemekte olduğunu Kırşehir kışlağında bulunan Toko ve Tutavun Noyanlarına bildiriyordu.[4] Bahsi geçen Kırşehir kışlağı” “Malya Ovası” olup, bu kışlakta 30 bin Moğol askerinin mevcudiyetinden bahsedilmektedir.[5]

CACABEY; BAYBARS’LASAVAŞMAK İÇİN  ELBİSTAN’A GİDİYOR

Kırşehir kışlağında bulunan bu Moğol komutanları, kendilerine ulaşan haber üzerine Kırşehir’den Elbistan’a hareket etmişlerdir.
Kırşehir kışlağındaki Moğol askerleriyle birlikte Selçuklu veziri Pervane’nin başında bulunduğu Selçuklu kuvvetleri de harekete geçmiş, o sırada Moğolların Kırşehir Beyi bulunan Nurettin Caca Bey de Tacik Aşiretleri’nden birleşik bir kuvvetle bu orduya katılarak, Baybars’la savaşmak üzere Elbistan’a gitmiştir.
Moğollar, bizzat Pervane’nin Baybars’la öncesinde gizlice  mektuplaştıklarını bildiklerinden Pervane’nin ordusunu geriye alarak Gürcü ve Ermeni kuvvetleri, ileri uçta mevzilendirmiştir.
Moğollar, bu savaşta 6700 civarında ölü ve birçok esir bırakarak dağlara kaçmışlar, bu savaşta çarpışmayan Selçukluların birçoğu Baybars’ın ordusuna katılmış bir çoğu da gönüllü olarak esir olmuştur.

CACABEY BAYBARS’A ESİR..

Moğol kuvvetleri, Selçuk kuvvetleriyle birlikte Baybars’a karşı yürümüş Moğollar Selçuk kuvvetlerine itimat etmediklerinden, yalnız başına harbe karar vermiş Nisan 1277’de Moğollar tam anlamıyla bozgun yaşamış birçok kumandanları da dahil öldürülürken, bu esnada Selçuk kuvvetlerinin bir kısmı kaçarken bir kısmı da Baybars’a esir düşmüştür.[6]Bu esirlerin arasında Kırşehir Beyi bulunan Nurettin Caca ve kardeşi de vardır.
Bu savaş, Moğollar için ezici bir yenilgi ile sonuçlanmış. Vezir Pervane’nin subaylarının büyük bir bölümü, oğulları da dâhil Baybars tarafından tutsak alınmıştır.[7]

BAYBARS:

“BEN YAĞMAYA DEĞİL, SELÇUK SULTANINI TATARLARIN ESARETİNDEN KURTARMAYA GELDİM.”

Nihayet Kayseri’de Selçuklu tahtına oturan Sultan Baybars burada fakîhleri, sofuları ve beyleri huzura çağırmış, tebrik edilip tahtı öpülmüş. Kendi adına para bas

ılmıştır. Bu para Memluk askerlerinin giyim, kuşam, yiyecek ve hayvan  yemi ihtiyaçlarında kullanılmış, Baybars Kayseri’de “Ben yağmaya değil Selçuk Sultanını Tatarların esaretinden kurtarmaya geldim.” demiş. Pervane’ de elçi göndererek Baybars’a tebriklerini sunarken Karamanoğulları da itaatini arz etmişlerdir.[8]

KARAMANOĞLU MEHMET BEY; AYNI YIL İÇİNDE KONYA’YI BASIYOR

Karamanoğlu Mehmet Bey, Baybars’ın Anadolu’ya gelişini fırsat bilerek aynı yıl içinde 1277’de Konya üzerine yürüyordu.[9]
Karamanoğulları; Eşrefoğulları ve Menteşe’den yardım görerek Konya’ya saldırdıklarında Memluk Sultanı Baybars’la doğrudan ilişki kurmuşlardı.[10]
Moğollar’ın Kayseri’den Erzurum’a kadar olan bölgede 200 bini aşan insan katliamı, Karamanoğlu Mehmet Bey’in harekete geçmesine neden olmuş, “Siyavuş” adında bir şehzadeyi Hükümdar atayarak zapt ettiği Konya’nın tahtına oturtmuştur.[11]
Selçuknameler “Bu şehzadeyi II. İzzettin Keykavus’un oğlu değil” diyerek kabul etmemiş, bu yüzden de adını “Cimri” koymuşlardır.[12]
Selçuknamelerin “Cimri Hadisesi” adını verdiği bu olay, kısa sürede büyümüş III. Gıyaseddin ile Fahrettin Ali, Moğollar’la işbirliği yaparak Karamanoğlu Mehmet Bey’i ve kardeşini öldürmüşler. Sonradan Germiyan Türkmenleri’nin yanına kaçan “Cimri” yi ayağına giydiği kırmızı çizmeden Hükümdar olduğunu anlayarak diri diri yüzmüşler, derisine de saman doldurmuşlardır (Haziran 1279).[13]

KARAMANOĞLU MEHMET BEY,  MUT OVASI’NDA MOĞOLLAR’IN ŞİDDETLİ OK YAĞMURLARI ALTINDA ÖLDÜRÜLÜYOR

Moğollar’ın Konya üzerine geldiğini duyan Karamanoğlu Mehmet Bey, önce Konya’dan ayrılarak askeri hazırlıklara başlamış, sonra yeniden Konya üzerine yönelerek Mut Ovası’nda Moğollar’ın şiddetli ok yağmurları altında kardeşi ile birlikte öldürülmüştür.[14]
Karamanoğlu isyanının bastırılmasından sonra başta Konya ve çevre bölge olmak üzere Moğol-Selçuklu ittifakı, Karamanoğulları’na ve Karamanoğluları’yla işbirliği yapan Türkmenler’e karşı acımasız bir yıldırma hareketine girişmiştir.
“Cimri” olayında Konya halkının Karamanoğlu Mehmet Bey’e karşı bir direniş içinde olmadığı görülürken Konya valisinin Karamanlar’a karşı şehrin savunmasında Ahiler’e güvenmediğini yine   Claude’den öğreniyoruz.[15]Mustafa Akdağ, İbn Bibi’ye dayanarak aktardığı bilgilerde Ahiler’in Karamanoğulları’nın Konya’yı basması olayı karşısında takındığı tutum biraz daha aydınlanmaktadır.

SELÇUKLULAR’IN TARİHİNDE İLK KEZ TÜRKÇE’Yİ KULLANAN BİR DİVAN KÂTİPLİĞİ


Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya’yı bastığında halka hitaben yayınladığı ilk fermanda  “Bundan sonra divanda, dergahta ve bârgâhta (saray ve resmi daireler), mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır.”[16] demiştir.
Esasen Türkçe’nin bir “yönetim dili” olarak, 1277’de Konya’da hüküm süren Karamanoğlu Mehmet Bey’in girişimiyle oluşu dikkate değer bir yeniliktir.[17]
Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanı, Türkçe’nin Anadolu’da “yönetim dili” olması yönüyle bir ilktir.
Nitekim İslam tarihi uzmanlarından Claude Cahen bile bu konuda şaşkınlığını saklamamakta ve şöyle demektedir; “Bütün bunların arasında en çok şaşılacak şey ise, Türkmenler’in Arapça’yı ve hatta Farsça’yı bilmemeleri nedeniyle Rum’daki Selçuklular’ın tarihinde ilk kez Türkçe’yi kullanan bir divan kâtipliği kurmuş olmalarıdır.”[18]
İbn-i Bibi’nin “El Evamirü’l Alâ’iye Fi’l-Umuri’l-Alâ’iye” adlı eserinde bu olay şöyle anlatılmaktadır:
“Cimriyi şehre getirdiler. Devlethanede sultanların makamına oturttular… Ertesi gün Cimri’yi büyük bir ihtişam ve debdebe içinde çok sayıda serheng, sayısız çevgândâr, süslü candâr, silahdâr ve camedârla birlikte ata bindirip, şehrin etrafında gezmeye çıktılar. Dönünce divan kurdular. Her tarafa makam sahibi kimseleri ve taraftarlarını çağırmak için ferman çıkardılar. Bu günden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşmayacak diye karar aldılar. Birkaç gün işleri yolunda gitti. Vezirlik Karamanoğlu Mehmet Bey’e verildi…”

“TÜRKÇE’NİN RESMİ DİL İLAN EDİLMESİNE GİDEN SÜRECİN YEGÂNE DİNAMİĞİ BABA İLYAS’IN KURDUĞU VE FİLİZLENDİRDİĞİ OCAKTIR.”

Esasen Türçe’nin resmi dil olarak ilan

edilişi olayı doğrudan doğruya Karamanoğlu Mehmet Bey’le de sınırlı değildir.
Karamanoğulları’nın atası Nuri Sufi aynı zamanda bir Babai şeyhi olup, Aşıkpaşa’nın dedesi bulunan Baba İlyas’ın halifesidir. Dilleri saf Türkçe’dir. Baba İlyas’ın oğlu Aşıkpaşa’nın babası Baba Muhlis, bu hadiselerde etkin bir rol oynamıştır. Türkçe’nin dönemin resmi yönetimine karşı ayaklananlar tarafından resmi dil ilan edilmesine giden sürecin yegâne dinamiği Baba İlyas’ın kurduğu ve filizlendirdiği ocaktır. Bu yüzdendir ki, Kırşehirli araştırmacı Cevat Hakkı Tarım, “Meşhur Cimri vakasında Konya’yı zaptettikten sonra 1277 yılında çıkarttığı bir fermanla Türkçe’nin resmi dil olarak ilan edilişinin en büyük şeref payı Muhlis Paşa’ya ve Babailer’in karargahı olan Kırşehir’e düşer” der.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in; Kuran dili olduğu için medreseler vasıtasıyla vücut bulan Arapça’ya ve işlenmiş bir edebiyat dili olan Farsça’ya karşı tutumu Türkçe’nin vücut bulması doğrultusunda ilk siyasi çıkıştır. Zira söz konusu dönemde Arap, Fars ve Türk kültürleri arasındaki rekabet; Türkçe adlar yerine eski İran isimleri almaya başlayan, Şehnâmeler yazdıran, Farsça ve Arapça ünvanlar alan “Selçuk Sarayı”na karşı, kendi kültürlerine inatla sahip çıkan geniş Türkmen kesimleri arasındadır.[19]

KARAMANOĞLU MEHMET BEY’İN BU FERMANI, TÜRK KÜLTÜR TARİHİ BAKIMINDAN MÜHİM BİR HADİSEDİR.

Nitekim Sarı Saltuk menkibesi ayrıca Baba İlyas, Hacı Bektaş, Seyyid Mahmut Hayrani, Hacı İbrahim Sultan, Hacim Sultan, Ahi Evren, Seyyid Harun gibi şahsiyetler hakkında yazılan menâkip-nameler halk tarafından büyük ilgiyle okunurken, Fars edebiyatı Selçuk Sultanlarının destek ve himayelerinde büyütülmüştür.[20]
Karamanoğlu Mehmet Bey’in bu fermanı, Türk kültür tarihi bakımından mühim bir hadisedir ve konuşulması istenmeyen dilin Farsça olduğu muhakkaktır. Bu karar, herhalde yalnız Karamanoğlu Mehmet Beyin değil, o zaman sayısı epeyce fazlalaşmış bulunan aydın Türkler’in duygusunu ifade etse gerektir. Zira bu esnada Klasik Türk Edebiyatı da ilk mahsüllerini vermeye başlamıştır.[21]
XIII. yüzyılın sonu ile XIV. yüzyılın başlarında Anadolu Türk Edebiyatı açılıp serpilişe tanık olur. Küçük Asya’da Selçuk Devleti’nin yıkıntıları üzerinde Türk Beyliklerinin ortaya çıkışı, Türkleşmiş bir jeopolitik bütünlükle kültür ve düşünce etkinliklerinin gelişmesine de uygun şartlar doğurmuştur.[22]
İlhanlılar’ın çöküşünden sonra Anadolu’da mevcut Türkmen Beylikleri arasında Karamanlılar, etkin olduğu coğrafi saha ve tarihi rolü dolayısıyla Selçuklular’ın varisi gibi görünse de tarih Osmanoğulları’nı öne çıkartır.
Moğollar’a karşı mücadelenin başlıca temsilcileri olan Karamanlılar üççeyrek asırlık bir mücadele içinde korkunç zararlara uğramış, sık sık ezilmiştir. Ne var ki, etrafı diğer başkaca beyliklerle çevrili olduğundan genişleme şanslarını yitirmişlerdir. Bu duruma karşılık Marmara sahillerini fetheden ve hızla Balkanlar’a ayak basan Osmanlı Beyliği’nin zaferleri Anadolu’nun dört bir yanından gelen gaziler, âlimler, şeyhler, babalar ve dervişlerle desteklenmiştir. Başlangıçta Osman Gazi’nin Bizans’a ilerleyerek zaferler kazanması, Anadolu’da Gazi ruhunu canlandırmış, Moğol istilası altında ezilen geniş bir kesim Osmanlılar’a koşmuştur. Böyle olunca da Türkistan’dan başlayan Selçuklular ve Danişmentliler ile Anadolu’da gelişen cihat ruhu Bursa’da tekerrür etmiş, Osmanlılar bir Gazi devlet olup çıkmıştır.[23]
Tam da bu noktada bir Bizans Müverrihi Nicephorus Grigoras’ın “Moğollar’ın bu ülkeyi istilası onlara (Anadolu Türklerine) büyük bahtiyarlık getirdi” sözleri oldukça ilginç bir tespittir. Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidî Togan’ın aktardığı şekliyle bu Bizans Müverrihi şöyle demektedir:
“Türkler  (Selçuklular) Skitler (Moğollar) tarafından takim olunurken, kendileri de Rumlar’ı kovarak takip ettiler. Onlar (Türkler) Moğollar’ın önünden kadın gibi kaçtıkları halde Rumlar’a karşı kendilerini o nisbette erkek gösterdiler. Böylece Moğollar’ın bu ülkeyi istilası, bir felaketin, talihsizliğin sebebi olmadı, bilakis bu istila, onlara (Anadolu Türklerine) büyük bir bahtiyarlık getirdi. Böylece onlar büyük kütleler halinde Paphlegonya ve Pamphilya’ya döküldüler ve Rumlar’ın ülkelerini yağma ettiler, çevrelerine toplanan erbaş ile birlikte yağmaya ve Bizans sınır köy ve kasabalarını tazyike başladılar.”

Moğol işgali altında Selçuk
Sultanlığına bir kukla durumuna düşmesi karşısında Moğollar’a dayanan Kılıç Arslan ve Muineddin Pervane’ye karşı sürekli isyan halinde bulunan
Karamanoğulları, birçokları tarafından masum sayılmıştır.

Selçuklu–İlhanlı iktidarını tutan ve mevcut nizamı meşru sayan devrin Vekayinâmecileri ve de Mevlevi kaynaklarının Karamanlılar aleyhinde kullandıkları aleyhtar ve tezyif edici ifadeleri çok mübalağalı bulmak lazımdır.

Kaldı ki, Moğollar’ın Konya
kuşatmasında Moğollar’a “sizi Allah gönderdi” diyen Mevlana’nın
Moğollar’a karşı mütemadiyen iyan halinde olan Karamanoğlu Türkmenleri’nin övmesi de beklenemez.

Nitekim Mevlevi Ulu Arif Çelebi açıkca Moğol taraftarlığı yapmıştır. Bu gelişmeler üzerine Karaman Beyi, Arif Çelebi’ye, “Komşu ve dost olduğun halde bizi değil yabancı olan Tatarlar’ı tutuyorsun” dediğinde Arif Çelebi’nin yanıtı, “Biz derviş kimseleriz ve Allah’ın iradesiyle devlet kime tefhiz edilmiş ise ona bakar ve iktidarının yanında yer alırız” olmuştur. Ulu Arfi Çelebi’ye göre, “Allah memleketi Selçuklular’dan Cengiz Hanlılar’a ısmarlamıştır.”

Kırşehir ve yöresinde dolayısıyla eski Yunan vilayetlerinde etkin olan bir aile Karamanoğulları, Konya’da  kukla Selçuk Sultanlığı’na karşı isyan şampiyonu olmuş, Moğollar’a karşı Memlük Sultanlığı’na yakın siyaset izlemiş Selçuk Sultanlığı tasfiye edilmeden önce Moğollar’ın kanlı tehditlerine rağmen, itaate gelmeyerek sürekli isyanlarda kalmış ve nihayet Konya’yı zapt etmiş giderek Kırşehir ve Niğde’yi de “Karaman toprakları” içine katmıştır.

Anadolu Selçuklu Sultanları, Türk  boylarıyla Anadolu’da ilk Türk Devletini kurmalarına karşın, İslamiyetin etkisiyle Arapça’ya, İran kültürünün etkisiyle Farsça’ya resmi dil gözüyle bakmışlar, kendi kavimlerinin dilini savsaklar duruma düşmüşlerdir. Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanı, bu duruma karşı Anadolu’da ilk eylemliktir.

Adnan YILMAZ
Gazeteci Yazar / Tarihçi

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.