Avrupa’nın bazı ülkelerinde, cumhurbaşkanı olmak, başbakan olmak, bakan olmak, milletvekili olmak, belediye başkanı olmak, şüphesiz çok önemli bir durum olsa da Avrupa’nın bazı ülkelerinde siyaset bir araç olarak görülürken…
Bizde siyaset öyle mi? Hayır. Bizde siyaset araç olmaktan çıkıyor amaç oluyor.
Aslında siyaset öyle bir iştir ki, bazılarına göre hizmet için bir araç, bazılarına göre bu aracı kendi bencilliğinde kullanmak, bazılarına göre gelecek kapısı gibi görmek, yükselme ve şahsi çıkarlarında kullanma aracı olarak görürler.
Aslında siyaset ülke ve vatandaşların huzur ve rahatı için kullanılan bir araçtır.
Ama ne hikmetse kendisine koyun bile güttürülmeyecek bazı kimseler, birilerinin sırtından siyaset kanalı ile bir yere gelince ben neymişim havasına kapılıyorlar.
Avrupa’nın yine bazı ülkelerinde genç kişilerin başbakan, bakan, seçilmiş vekil olduğunu görürsünüz.
Ama gün gelir, ya kendi rızalarıyla, ya da seçim başarısızlığına uğradıkları için görevlerinden çekilip meslekleri neyse ona dönerler. Bizde ki gibi bana babamda miras demezler.
Hatta “Artık mesleğime dönmek istiyorum” diyen bakanlara ve başbakanlara rastlarsınız. Bizde seçilmiş olup da köşesinde oturan var mı?
Avrupa’ da Milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar gelir giderler, yenileri gelir, sistem devam eder.
İlginçtir, Türkiye ile karşılaştırıldığında tam aksi geçerlidir. Bu ülkeler siyasete güven duyulan ülkelerdir.
Türkiye’ de, yaklaşık yetmiş yıldır yaşadığımız parlamenter demokrasi deneyiminin önemli özelliklerinden biri, toplumla siyasi partiler arasında giderek güçlenen güven eksikliği sorunu.
Ama ilginçtir, güvenilmeyen siyasete talep çok yüksektir. Bakanlar mevkilerini, liderler de konumlarını, başkanlarda koltuklarını bırakmak istemez.
Parti liderleri, günlerce, kilitli odalarda, belirledikleri listelerini yapar. Kendilerine koşulsuz itaat edecekleri tayın ederler.
Bu çelişkili durumun gizlediği gerçek, hiç güven duyulmayan siyasetin ve siyasi partilerin, çok önemli bir ekonomik ve siyasi nema ve çıkar sağlama aygıtı olmasıdır.
Parti başkanı olmak Milletvekili seçilmek, hele belediye başkanı olmak ayrıcalıklı bir mesleğe sahip olmak anlamına geliyor.
Bugün hangi seçilmişler meşinden koltuğu bırakıyor. Yâda bırakacak kadar ahlaklı duruyor.
Türkiye siyasetinde girdiği seçimi kaybettikleri halde utanmadan, sıkılmadan koltukları bağlıları görmekteyiz. Bunları bu koltuklara bağlayan nedir.
Sanırım önüne duramadıkları nefisleri.
Siyaset bulaşan bırakmak istemiyor, dışarıda kalınca kızıyor. Yâda bir başka partide kendine yer arıyor.
Onu da bulamazsa yeni parti kuruyor.
Parlamentoya girmek çok çekici ama parti başkanına biat etmek anlamına da geliyor.
Genel başkan biat etmeyenin seçim sandığına giremiyor. Ben yoruldum artık siyasette çekiliyorum diyen hiç olmuyor.
Türkiye’ de siyaset yapması zor, ama bırakması çok daha zor bir meslek…
Öyle bir meslek dalı ki çırak kalfa usta ilişkisi bile yok…
Bir başka meslek guruplarında kalfa çırağına bırakırken, ustada kalfasına bırakmış olduğu sanat üstün olandır.
Siyasette ise usta kalfasını ve çırağını yiyor.